Gündem

Olağanüstü zirvenin sonuç bildirisi

ANKARA (İGFA) – Arap İslam Ortak Olağanüstü Zirvesi’ndeki sonuç bildirgesini İletişim Başkanlığı kamuoyuna paylaştı.

Bildirgede şu ifadeler yer aldı:

“Biz, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Üyesi Devletlerin Devlet ve Hükûmet Başkanları olarak, İki Kutsal Caminin Koruyucusu Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz Al Suud’un nazik daveti üzerine ve Suudi Arabistan Başbakanı Ekselansları Prens Muhammed Bin Selman Bin Abdülaziz El Suud’un başkanlığında, (her iki Zirve’nin Başkanlığını gerçekleştiren) Suudi Arabistan’ın ve Filistin Devletinden gelen çağrılara binaen, İsrail’in Gazze Şeridi’nde ve Kudüs-ü Şerif dâhil olmak üzere Filistin Topraklarının Tamamında Filistin Halkına Yönelik Saldırılarını görüşmek ve bahse konu saldırganlığa ve saldırganlığın yarattığı insani faciaya karşı durduğumuzu, buna ve İsrail’in işgali süreklileştirmek ve Filistin halkını başta özgürlük ve kendi ulusal topraklarının tamamı üzerinde bağımsız ve egemen bir devlet kurma hakkı olmak üzere tüm haklarından mahrum bırakmaya yönelik tüm diğer yasadışı faaliyetlerini durdurmak için çalıştığımızı teyit ederiz.

İki Kutsal Caminin Koruyucusu Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz el-Suud ile Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Ekselansları Prens Muhammed bin Selman bin Abdülaziz el-Suud’a her iki Zirveyi düzenledikleri için şükranlarımızı ifade ederek,

İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi tarafından Filistin Davası ve diğer bütün işgal altındaki Arap topraklarına ilişkin olarak kabul edilen kararların tümünü teyit ederek,

Birleşmiş Milletler ve diğer tüm uluslararası teşkilatların Filistin Davası, işgalci İsrail tarafından işlenen suçlar ve Filistin halkının 1967’den bu yana işgal altında kalan ve tek bir coğrafi birim teşkil eden topraklarının tümünde özgürlüğüne ve bağımsızlığına yönelik aldığı kararların tümünü hatırlatarak;

27 Ekim 2023 tarihinde 10. Acil Durum Özel Oturumunda kabul edilen A/ES-10/L.25 sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Kararını memnuniyetle karşılayarak,

Filistin davasının merkeziliğini teyit ederek, tüm enerjimiz ve kapasitemizle, işgal altındaki tüm toprakları kurtarmak ve başta kendi kaderini tayin etme ve 4 Haziran 1967 sınırlarında kurulmuş bağımsız, egemen ve başkenti Kudüs-ü Şerif olan devletlerinde yaşama hakkı olmak üzere, tüm devredilemez haklarını yerine getirmek için verdikleri meşru mücadelede kardeş Filistin halkının yanında yer aldığımızı teyit ederek,

Stratejik bir seçeneği içeren, adil, kalıcı ve kapsamlı bir barışın tesis edilmesinin, bölge halklarının güvenliğini ve istikrarını garanti altına alan ve halkları şiddet ve savaş döngüsünden koruyan tek yöntem olduğunu ve bunun İsrail işgalini sona erdirmeden ve Filistin davasını iki devletli çözüm temelinde çözmeden gerçekleştirmenin imkansız olduğunu teyit ederek,

Filistin davasını es geçerek veya Filistin halkının haklarını görmezden gelerek, İslam İşbirliği Teşkilatı tarafından desteklenen Arap Barış Girişimi’ni ana kaynak olarak almadan bölgesel barışa ulaşmanın imkânsızlığına vurgu yaparak,

İsrail’i, çatışmanın devamı ve şiddetlenmesinden ve şiddetin Filistin halkının haklarına ve İslam ile Hristiyan kutsallarına yönelmesinden, sistemli politika ve faaliyetlerinden ve işgale sebebiyet veren tek taraflı, hukuk dışı adımlarından, ve adil ve kapsamlı bir barışın sağlanabilmesini engellemekten sorumlu tutarak,

Filistin halkı güvenlik ve barışa kavuşmadan ve gasp edilen tüm haklarını geri almadan, İsrail’in ve diğer hiçbir bölge ülkesinin güvenlik ve barışa kavuşamayacağını ve İsrail işgalinin devam etmesinin bölgesel güvenlik ve istikrara ve küresel güvenlik ve barışa tehdit oluşturduğunu teyit ederek,

Nefret ve ayrımcılığın her türlüsü ile nefret ve aşırıcılık kültürünü sürdüren tüm teklifleri kınayarak,

İsrail’in Gazze Şeridine yönelik olarak başlattığı kitlesel savaş suçu anlamına gelen misilleme saldırısının ve Batı Şeria ile Kudüs-ü Şerif’te işlediği barbarca suçların feci yansımalarına ve İsrail’in saldırganlığını durdurmayı reddetmesinden dolayı savaşın genişlemesine yönelik olarak ortaya çıkan gerçek tehlikeye ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin uluslararası hukuku devreye sokarak İsrail’in saldırganlığına son verememesi acziyetine karşı uyararak gündemdeki 31 maddeyi karara bağladı.